Serenad Göksel’den beyaz perde seçkisi

Kültür-sanat editörlerimizden Serenad Göksel, sizler için beyaz perdeden seçtiği “Suyun Sesi” ve “Direniş Kakratay” filmlerini yorumladı. İşte, Göksel’in perspektifinden film eleştirileri…

serenad göksel suyun sesi eleştirisiSUYUN SESİ (THE SHAPE OF WATER)

Deniz canavarı ile dilsiz kadının aşkı… Elisa (Sally Hawkins), Soğuk Savaş döneminde Amerika’da yalnız yaşayan dilsiz bir kızdır. Sakin bir rutin hayatı vardır. Gizli ve yüksek güvenlikli bir devlet laboratuvarında temizlikçi olarak çalışır. Kapı komşusu Giles (Richard Jenkins) ve iş yerinde onu himayesine alan Zelda (Octavia Spencer) dışında kimsesi yoktur. Ancak günün birinde Elisa’nın hayatı, devletin yaptığı gizli bir deneyi keşfetmesi ile değişir. Suda hapsedilen insansı bir yaratığın acımasız bir deneyde kullanıldığını fark eder ve onunla sessizce iletişim kurmaya başlar. Konuşamayan, ayrı hayatlara sahip olan, hatta farklı genetikleri olan bu ikilinin arasında hayatlarını değiştirecek tarifsiz bir bağ kurulur.

Elisa’nın hayatında hem duygusal hem de cinsel anlamda onu olduğu gibi sevecek, dilsizlik engeline takılmayacak biri eksiktir. Elisa, ordunun sevdiği adamı ortadan kaldıracağını öğrenince onu kurtarmak için hayli riskli bir plan yapar. Bu öykü, klişeleşmiş tabirle “öteki” denebilecek iki canlının aşk hikayesini, farklılıklara karşı toleranslı olmayı, kendinden farklı olanı sevmeyi öğrenebilmek gibi temalara da dokunuyor. Karakterler kaderleriyle ilgili pasif kalmaktan vazgeçip, sevdiklerini kaybetmemek uğruna kendilerini ateşe atıyorlar. Guillermo del Toro’nun yönettiği “Suyun Sesi”, sıradışı bir kurgu ile çekilmiş olan, aynı zamanda “En İyi Film” Oscar ödülünü kazanan çok orijinal bir yapım. İşlenen konuya empati yeteneği olan ve duygusal izleyicilerin gitmesini tavsiye ederim.

DİRENİŞ KARATAY

Selçuklu tarihini “Game of Thrones” tadında izleme şansı… “Direniş Karatay”, bir KTO Karatay Üniversitesi yapımı. Alaaddin Keykubat’ın 1237 yılında zehirlenerek öldürülmesi üzerine, oğlu Gıyaseddin tahta geçer. Gıyaseddin’in babası gibi güçlü bir karaktere sahip olmaması, bilakis zayıflığı, Moğol’ların Selçuklu üzerindeki iştahını artttırır. Ancak Moğol’lar, dönemin önemli devlet adamlarından Emir Celaleddin Karatay’ı hesaba katmaz. Milletine güvenen Karatay, gerektiğinde sultana bile karşı çıkacak kadar güçlü, saygın ve bilge bir devlet adamıdır. Hatta oluşan otorite yokluğunda, Selçuklu’yu düşmanlarına karşı savunmada örgütleyebilecek tek isimdir. Ve halkı Moğol’lara karşı büyük bir direnişe hazırlar. Anadolu’nun kadın, erkek, genç ve yaşlı tüm sessiz kahramanları, devleti ayakta tutmak için destansı bir mücadeleye girer.

Aralarında kuşak farkı bulunan oyuncuların uyumu fevkalade. Celaleddin Karatay’da Mehmet Aslantuğ’un, Ahi Elvan’da Fikret Kuşkan’ın, düşman Noyan’da Yurdaer Okur’un performansları enfes. Yeni kuşakta özellikle Alperen Duymaz, Burcu Özbek ve Furkan Palalı’yı beğendim. Yönetmen Selahatin Sancak, tüm zorlu savaş sahnelerinde ve kalabalık çekimlerde oldukça başarılı. Müziği Yıldıray Gürgen, kostüm tasarımı Zeynep Kartal imzası taşıyan Direniş Karatay’ın görüntü yönetmenliğini Mirsad Herovic üstlenmiş ve ok atma gibi savaş detaylarında şaheser bir iş çıkarmış. Teknik ekibin oyuncularla ahenkli çalıştığı, seyirciye her yönden yansımış. Karşınızda kuşkusuz çok özel bir yapım var. Filmin özellikle bu toprakların geçmişine ilgi duyanlarca izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu