“Léon” film incelemesi

“Léon the Professional” ya da kısaca “Léon”… Kiralık katil Léon ve onun kapı komşusu Mathilda… Filmde ailesi silahlı saldırıya uğrayan ve tüm aile bireylerini bu saldırıda kaybeden Mathilda’nın yeni hayatına şahitlik ediyoruz. Bu şahitlikle birlikte pek çok kavramı film boyunca sorguluyoruz. Örneğin, ölüm ve doğum gibi…

Kiralık katil tetikçi Léon’un, nam-ı diğer “profesyonelimiz”in en sevdiği içeceğin süt olması, seyirciye film boyunca yaşam ve ölüm arasında geçen o ince çizginin hatırlatıcısı niteliğindedir. Nitekim, Mathilda’nın da bu silahlı saldırıdan kıl payı kurtulmasının sebebi de Léon’a süt almak üzere markete gitmesidir. Yani süt “kurtuluştur”, hem insanlık hem de Mathilda için… İnsan türünün hayatta kalmasını sağlayan yegane içeceklerden biri olan süt, eski Mathilda’nın ölümüne ve yeni Mathilda’nın doğumuna ön ayak olur.

Mathilda, marketten döndüğünde olan biteni fark eder. Geçirdiği şoku çabucak atlatır, hayatta kalmak için var gücüyle dik durmaya çalışır. Evinin kapısında duran adamların dikkatini çekmeden, elindeki kese kağıtları ve sütlerle usulca koridorun sonundaki kapıya doğru kararlı bir şekilde yürür. Bu ev, birkaç gün önce tanıştığı Léon’a aittir. Bozuntuya vermeden kapıyı tıklatır. Her şey olağan rutininde böyleymiş gibi davranır. Tüm bu olaylar yaşanırken olan bitene kapı deliğinden şahit olan Léon, kapıyı açıp açmamak konusunda tereddüt eder. Fakat Mathilda, gözyaşları içinde kısık sesle “Lütfen” demeye devam eder; “Lütfen Léon…”

Film boyunca ikilinin arasındaki ilişki dinamiğinin de habercisidir bu sahne. Mathilda’nın varlığı, Léon’un içindeki “iyiyi” uyandırır, insani yanı… Her zaman “tetikte” olan bir varlığa, hayatın “savaş ya da kaç”tan ibaret olmadığını hatırlatır Mathilda.

Gözler, gözlük, kapı deliği… Mathilda’nın ve daha nicelerinin kaderini değiştiren anahtar kelimeler… Nitekim Léon, Mathilda’yı içeri almaya karar verir. Bu sahneye kadar Mathilda’nın yüzünü koridorun loş ışığında görürüz. Kapının açılmasıyla beraber koridora ışık sızar ve bir anlığına da olsa aydınlanır yüzü Mathilda’nın. Bu aydınlık yüz, kimi Polyannalar için (buna ben de dahil) güzel bir dönemin başlangıcını sembolize eder. Böylece o eşikten geçmesiyle Mathilda’nın yeni hayatı başlar.

Birkaç sahne önce okul müdiresiyle aralarında geçen telefon konuşmasını da “Mathilda öldü” diyerek kapayan ana karakterimiz, seyircisine bu başlangıcı aslında daha önceden müjdeler. Eski Mathilda ölür, Léon’un Mathilda’sı doğar… Ancak her değişimde olduğu gibi sancılar baş gösterir. Sakin mizaçlı kiralık katil Léon’un tekdüze giden yaşamı, Mathilda’nın varlığıyla birlikte tepetaklak olur. Rutinlerine sadık Léon, ertesi güne kararlı bir şekilde uyanır, kızı evden göndermek için harekete geçer. Ancak Mathilda hırslıdır, gitmeye ve bu yeni yol arkadaşını bırakmaya niyeti yoktur. Hatta Mathilda, Léon’a şöyle söyler; “Eğer beni yine kapının önüne koyarsan, o kapıdan hiç almamış sayılacaksın.”

Bu sahneyle eşikten geçen Mathilda’nın doğuşu tekrar vurgulanır. Léon, evine kabul ettiği bu küçük misafiri tanımak için sorular yöneltir. Küçük kardeşinin ölümünden dolayı gözyaşlarına boğulan Mathilda çaresizdir. Léon onu neşelendirmek için domuz şeklindeki mutfak eldivenini alır ve minik bir kukla gösterisi yapıp, keyfini yerine getirir. Léon’un içindeki insani yan uyanışa geçmiştir. Léon’a dair hiçbir şeyi tuhaf bulmayan ve olduğu gibi kabul eden Mathilda’nın yanında kendi olma fırsatı bulan karakterimizin hayatı artık eskisi gibi değildir.

Léon the Professional

Léon için dil, hayatta kalmaktan daha fazlasını sembolize etmeye başlar. Tek kelime cevaplarla iletişim kuran monoton adam gider, yerine duygularını ifade eden biri gelir. Kelimelerle de arası düzelir. Mathilda’dan okuma yazmayı öğrenir. Ancak tek bir şartla… Mathilda temizlikçi olmak istiyordur, Léon gibi temizlikçi… Léon profesyonel kalmak ister, yalnız çalıştığını söyler. Ayrıca 12 yaşında olduğu için Léon şiddetle karşı çıksa da zamanla Mathilda, her konuda olduğu gibi onu bu konuda da ikna etmenin bir yolunu bulur.

Léon, incelikle icra ettiği temizlikçilik mesleğini “profesyonel” sınırlar içerisinde öğretir. Mathilda’yla birlikte yalancı kurşunlarla örnek talimlere çıkarlar. Hızlı ilerleme kaydeden Mathilda, zamanla Léon’un güvenini kazanmaya başlar. Mathilda’nın cesareti ve azmi karşısında savunmasız kalan Léon, “asla” dediği her şeyi bir bir çiğnemeye başlar. Yer yer çiğner, yer yer yutar, yer yer de yutmuş numarası yapar. Gitgide daha çok önemser Mathilda’yı Léon.

Léon, zamanla günlük hayat rutinlerine onu da dahil eder. Aynı evi paylaşırlar, aynı saatte kalkarlar, kültür fizik yaparlar ve en önemlisi, Léon artık Mathilda’ya da bir bardak süt ikram eder. Léon için süt, sakinliği temsil eder. Sakin ve sevgi dolu bir bakım vereni, saf sevgiyi, kabul edilmeyi, durmayı… Léon için süt, dengede kalmaktır. Canı sıkıldığında veya dengesini bozan herhangi bir şey olduğunda kendisine bir bardak süt doldurur. Genellikle sakince içen Léon, Mathilda’dan her iltifat veya güzel söz işittiğinde süt bünyesine adeta alerjen etki yaratır, sütü doğru düzgün içemez. Ya püskürtür ya da etrafa saçar.

Bir ağız tadıyla süt içirmediler ki Léon’a… Yani çoğul konuştuğuma bakmayın, yalnızca Mathilda… Zira o on kaplan gücünde pek çok kişiye bedel. Bir yanda Léon’un ağır abi edalarıyla kamufle olmuş bu saf çocuksu yanı, diğer yanda Mathilda’nın içindeki ürkek çocuğa rağmen edindiği yetişkin tavırları… “Hayat hep mi böyle yoksa sadece çocukken mi?” der Mathilda. “Hep böyle” diye cevaplar Léon.

Yetişkinler dünyasına kabul edilmek için didinen Mathilda’ya yaşı sorulduğunda cevabı hazırdır. Yaşını soranlara her zaman kendinden emin bir şekilde “18” diye yanıt verir. Léon ilk başta afallar. Ardından ekler Mathilda; “İnanmıyorsan ehliyetimi görmek ister misin?” Nitekim ilerleyen sahnelerde Léon, sık sık uğradığı İtalyan restoranının sahibine de aynı tepkiyi gösterir; “O, 18 yaşında…” Yani Mathilda, Léon’un gerçekliği olmuştur. Bildiği tüm doğruları tepetaklak eden o küçük kız Mathilda…

Mathilda’nın varlığından önce tek eşlikçisi saksıdaki bitkisidir. Film boyunca bitkiyi gittikleri her yere beraberlerinde taşıdıklarını görürüz. Mathilda, bir keresinde bitkisine neden bu denli düşkün olduğunu sorduğunda Léon’dan şu cevabı alır; “Çünkü bana benziyor. Onun da kökü yok.”

İtalyan asıllı göçmen Léon’umuzun sık sık uğradığı restoran da filme dair bir diğer dikkatimizi çeken detay. Sahibi de İtalyan asıllı olan bu işletme, Léon’a iş imkanı sağlar. Léon, müşterilerini Tony sayesinde bulur. Klasik ve geleneksel motiflerin kullanıldığı bu mekanda, yer yer arka masada oturan şapkalı ihtiyar aile büyüğü olarak tahmin ettiğimiz bir beyefendiyi de kadrajda görürüz. Bu haliyle geleneksel havayı yansıtan İtalyan restaurantı, aslında Léon için ana vatanı ve dolaylı olarak anne figürünü sembolize eder. Burası Léon’un fark etmediği köküdür. Amerika’daki macerasında her şeyin başladığı yer de aslında burasıdır. Elbette sabitliğin ve durağanlığın vurgulandığı bu mekan ve işletmecisi Tony, değişime hızlı adapte olamaz. Tıpkı Léon gibi… Léon, bir gün yanında Mathilda’yla çıkagelir. Léon, Mathilda’dan bahsederken bu iş birliğine karşı mesafelenir işletmecimiz. Bu sahnelerde karakter aracılığıyla değişimin hoş olmadığı vurgulanır. Anne karnının kucaklayıcı hali ve sakin yapısının aksine…

Mathilda, daha sonra Tony’e de bir şekilde kendisini sevdirir. Böylece Léon’la ortaklıkları resmi olarak başlar. Görevlere birlikte giderler. Kendini yalnızlaştırdığı dünyasında Léon, takım olmanın tadını çıkarır. Mathilda’nın kapı deliklerine yapıştırdığı sakızlara karşılık Léon’un şapkaları… İkisi de takıma kendinden bir parça ekler. Böylece ortak bir paydada buluşmayı öğrenirler. Léon, Mathilda’yı gitgide daha çok önemser. Ortaklıkları sadece işle kalmaz, yol arkadaşlığını deneyimlerler. Zamanla onu daha da önemser. Léon, Mathilda’ya elbise alır, sigara içmesini istemez ve hatta banka olarak kullandığı, tüm birikimini emanet ettiği Tony’ye, ona bir şey olursa tüm paranın Mathilda’ya teslim edilmesini tembih eder.

“Köklenmeyi seninle öğrendim Mathilda.”
“Seni seviyorum Mathilda.”
“Ben de seni seviyorum Léon.”

Stansfield, yani Mathilda’nın ailesini öldüren polis, ikili için yakalatma kararı çıkartır. İkilinin bulunduğu yere bir operasyon düzenler. Bu, Mathilda’yla Léon’un birbirlerini son görüşüdür. Kaos, doğada hayatın başlangıcıdır. Gezegene dair her şey, büyük patlamayla beraber başlamıştır. Léon’un hayatı da Mathilda’yla başlar. Mathilda, Léon’un hayatına kaosla girer ve yine bir kaosun ortasında veda eder. Léon, üzerine yerleştirdiği patlayıcı düzenekle Stansfield’ı ve binadaki herkesi havaya uçurur.

Mathilda’nın son sahnede okul bahçesine diktiği bitki Léon’a aittir. Mathilda’dan önce tek eşlikçisi olan o bitki… Asla söylenmeyen, ses etmeyen ve Léon’un varlığını sorgusuz sualsız kabul eden gerçek dostu… Mathilda’yla birlikte sonsuzluğa köklenir Léon.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu