Ali Poyrazoğlu: Kadıköy seyircisi 10 numara!

Kadıköy’ümüz bünyesinde birçok sanatçıyı çıkartmış nadide bir semtimiz. Bunlar içinde öyleleri var ki, yaptıkları işlerle ülkemiz sanatına hem yurt içi hem de yurt dışında katkı vermişler. Bir sanatçı düşünün ki, daha 16 yaşında konservatuar öğrencisiyken İtalyan oyun yazarı Pirandello’nun “Ağzı Çiçekli Adam” adlı oyununu sahne sınavında oynamak için çevirerek Türkçemize kazandırmış, New York Broadway’de “Pera Palas” adlı oyunda İngilizce başrol olarak sahneye çıkmış, aynı zamanda Fransızca oyunlar da oynamış, kendi tiyatrosunu kurarak her oyununu kapalı gişe sahnelemiş, bununla da yetinmeyip kariyer koçluğu, yazarlık, radyo sunuculuğu, akademisyenlik gibi birçok alanda da çalışmalar yapmış bir aktör, bir Modalı: Ali Poyrazoğlu…

Siz Moda İlkokulu’ndan mezunsunuz. Kadıköy ile ilişkiniz sadece Moda İlkokulu özelinde mi?

Hayır, okul özelinde değil. Ben Modalıyım, Moda’da doğdum, Moda’da büyüdüm. Yaşım gelince de beni buralı olduğumuzdan en yakın okul olarak Moda İlkokulu’na yazdırdılar. Çok yaramaz bir çocuktum, hani derler ya yaramazlara “düz duvara tırmanıyor” diye, ben de öyleydim. İlk gün okula kayıt olurken annem tembih etti bana, “Aman oğlum uslu dur” diye. Sanki bunu dememiş gibi ben müdürün kucağına oturdum, masasındaki mürekkebi müdürün masasına dökerek kaydımı yaptırmış oldum. Müdür de ne yapsın, bir hokka mürekkebi dökmüşüm masasına, adamcağız güldü. Böylelikle okula adım atmış oldum. Ama cidden çok yaramazdım. Günlük karnem vardı benim, hocalar imzalardı.

Nasıl günlük karne hocam?

Bana özel bir karne şekli, yaramazlık yapıp yapmadığıma dair. Yaramazlık yaparsam karneyi imzalamazdı hocalar. Eğer imzalarsalar, o zaman evde ceza alırdım ailemden. Tabii okulda da ceza almış olurdum zaten. Sonraları düşündüğümde, bütün çocukların içlerindeki yaratıcılık evlerde engellenmeye başlanıyor. Herhalde bunlara tepki olarak bazı çocuklar -ki ben bunlardan biriydim- içlerindeki yaratıcı yanın kendilerini kanatlandırıp başka yerlere uçmak isterken, bir yandan da evde maalesef kanatları yolunmuş oluyordu. Ama o hala devam ediyor; “aman ha çocuğum, sakın ha çocuğum, yapma çocuğum, elleme çocuğum, kurcalama çocuğum, sana verilenleri dinle, ne diyorsalar onu yap, ne veriyorsa hocalar onları ezberle, başka kitap sakın ha okuma, aman icat çıkarma” diye diye çocukların içindeki yaratıcı yan fazlasıyla köreltiliyor. Bunların çok yanlış olduğunu düşünüyorum.

Peki, “Asi Kuş” oyunu öyle mi çıktı?

Yok, tam olarak öyle değil. “Asi Kuş”, başka bir yaşanmışlığın işidir aslında.

Hocam, siz en eski Kadıköylülerden birisiniz. Dünden bugüne Kadıköy’de neler değişti?

Önce çok güzel binalar yapıldığını ve çok şık kafeler açıldığını görüyorum. Eskiden haliyle böyle değildi. Ve tabii ki tiyatroların yoğunluğu dikkatimi çekiyor. İşte, Bahariye Caddesi’nde görüyorsunuz bu tiyatroları. Şevket Çoruh tiyatro açtı mesela Baba Sahne diye, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi mesela çok yoğun. Sonra Moda Sahnesi var, çok güzel işler yapıyorlar. Ak’la Kara Tiyatrosu var, hemen az aşağı iniyorsun Haluk Bilginer’in Oyun Atölyesi var, sinemalar var, Süreyya Operası var. Bu bölgenin Kadıköy’ün sanatı için çok özel bir bölge olduğunu düşünüyorum. Çok hoşuma gidiyor bu durum. Tabii büyük bir şehrin içinde olmasının sorunları da var Kadıköy’de ama onlara çok değinmek istemiyorum. Maltepe’de de var, Üsküdar’da da var, Beyoğlu’nda da var ondan, sadece Kadıköy’de değil. Kadıköy böyle güzel.

Tiyatroda önemli bir merkez durumunda artık Kadıköy. Siz de saydınız birçok tiyatro salonu açıldı, birçok oyun da buraya şehir içi turneye geliyor. Sizin için Kadıköy seyircisi nasıl?

Kadıköy seyircisi cidden harikadır, “10” numaradır. Bak yeni oyun koydum, daha hiç Avrupa Yakası’nda oynamadım bile, hemen Kadıköy’e geldik. Evvela Kadıköy’deki sahnelerdeyiz hep, sonra Avrupa Yakası’na geçiyoruz ama hemen geri geliyoruz Kadıköy bölgesine. Çok sevdiğimiz salonlar burada. CKM, Kozzy ve Kadıköy Halk Eğitim, oyunlarımızın olduğu sahneler. Hemen bitiyor biletler Kadıköy bölgesinde.

Kadıköy bölgesinde bir tiyatro izleyicisi kültürü var…

Evet, var. Nitelikli ve anlayan kitle var bu yakada. Ve bu sayı giderek de artıyor. Bunda Kadıköy Belediyesi’nin  yaptığı salonların çok büyük etkisi var. Biz tiyatrocular için iyi sahneler ve seyirci için iyi salonlar var Kadıköy’de. Dolayısıyla bu durum buraya daha çok tiyatroların gelmesine ve seyircinin de oyunları daha çok izlemesine neden oluyor. Fanatik ve meraklı bir tiyatro kitlesi oluşmuş durumda.

Hocam, birçok Ali Poyrazoğlu var: Oyuncu, yazar, yönetmen, çevirmen, akademisyen, kariyer koçu, radyocu, gazeteci, köşe yazarı. Birçok sıfatı bünyenizde barındırdınız yıllar içinde. Hepsini ayrı ayrı yapmaktan da hep keyif aldığınızı dile getirdiniz. Siz hangi Ali Poyrazoğlu’nu seviyorsunuz?

Ben  tiyatro oyuncusuyum sadece. Evet, diğer mesleklerin hepsini ayrı ayrı yaptım. Yıllardır yaptım hem de, hala da yapıyorum. Bunlar bir oyuncunun yapabileceği yan işler, ancak ben aktörüm. Aktörün de er meydanı tiyatro sahnesidir.

Üniversitelerde tiyatro-oyunculuk dersleri de veriyorsunuz. Sizin zamanınızdan bu zamana kadar konservatuar-tiyatro bölümlerindeki eğitimde ne gibi değişimler var?

Ben artık üniversitede eğitim vermeyi bıraktım. Kendi okulumu açıyorum. Okullardaki eğitim, hem hocalara hem öğrencilere hem de hayallere bağlı. Hocaların nasıl hayalleri var, kendilerini öğrenci yetiştirirken nasıl hayaller kuruyorlar, ona göre okulun düzeyi değişir. Öğrencilerin de mesleğe nasıl yaklaştıkları, bu meslekte kendilerini nereye koymak istedikleri, kendilerini aşmak için neleri yapmaya hazır oldukları kadar okuyarak, izleyerek, duyarlı olarak birer “aydın” haline gelmeleri gerekmekte, yani kendilerini bu mesleğe adamaları gerek. Bizimki eğlence sektörü, ama oyuncu olmak isteyen sektörün eğlencesi olmamalı.

Son olarak yeni oyununuzdan da bahsedelim. Bu oyununuzda az öncede bahsettiğiniz gibi ilk önce Kadıköy seyircisi karşısında CKM’desiniz. Seyirciye bu defa nasıl bir oyunla merhaba diyorsunuz?

Oyunumuz “Tamamla Bizi Ey Aşk”. Bir kitabımdan uyarlama. İçinde aşk olduğuna göre, kadın-erkek ilişkileri üzerine kurulu bir oyun. İlişkileri kötüye giden bir çiftin evlilik terapistine gitmesini komedi unsurlarıyla anlatan bir oyun. Melih Ekener ve Şebnem Özinal ile bu oyunda sahneyi paylaşıyorum. Onlar çok eski iki arkadaşım. Onları da yıllar sonra sahneye döndürdüm, iyi ki de dönmüşler. Her oyunumuz bu kısa zamanda dolup taşıyor. İlgi çok güzel. Gelsinler oyuna, izlesinler. Tiyatro sahneleri inadına daha da dolsun taşsın. Dünyanın sonuna kadar tiyatro yaşasın.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu