Serenad Göksel’den beyaz perde seçkisi

Kültür-sanat editörlerimizden Serenad Göksel, sizler için beyaz perdeden seçtiği “Loving Vincent” ve “Muhteşem Showman” filmlerini yorumladı. İşte Göksel’in perspektifinden film eleştirileri…

LOVING VINCENT 

“Resimler dışında başkalarıyla konuşmak olanaklı değil.” (Vincent Van Gogh)

“Loving Vincent”, Dorota Kobiela ve Hugh Welchman imzalı senaryosu ile polisiye tarzda işlenmiş bir biografik animasyon. Van Gogh sergisi tadında tablolarla anlatılan film, hiç beklenmedik bir heyecan yarattığı gibi, üstelik dalında rakipsiz. Finali sabırsızlıkla bekliyor izleyici.

125 ressamın, 65 bine yakın kareyi tek tek, özveri ve emekle, Van Gogh’un kendi tekniği kullanılarak yağlı boya tablolarının canlandırılmasıyla oluşan yapıt, ressamın en mühim eserlerini beyaz perdeye aktarıyor. Film, ressamın en ünlü tablolarından biri olan Yıldızlı Gece eseriyle başlıyor. Postacı Roulin’in oğlu Armand’ın eline geçen bir mektupla ölüm soruşturmasına dönüşeceğinin sinyallerini veren film, bir süre sonra Armand’ın peşinde Van Gogh’un ölümünün nedenlerini ve sorumlularını bulma/öğrenme araştırması çerçevesinde ilerlemeye ve siyah beyaz tabloların yer aldığı geri dönüşlerle, Van Gogh’un hayatının önemli yılları ile dönüm noktalarına dair bilgiler verdiği bir öyküyle anlatımına devam ediyor.

Her bir karenin tuval üzerine yağlı boya tekniğiyle resmedilerek yaratıldığı, her karakterin ve mekânın Van Gogh’un tablolarından hareketle oluşturulduğu, Ren Nehri’nde Yıldızlı Gece’yi, Kafe Teras’ta Gece’yi, piyano başındaki Marguerite Gachet’yi, Paul Gachet’yi, kaldığı otelin sahibi Adeline Revoux’yu ve daha pek çoğunu izlediğimiz film; dramatik, büyülü ve hüzünlü bir yolculuğa dönüşüyor. Vincent Van Gogh (Robert Gulaczyk), Armand (Douglas Booth), Marguerite Gachet (Saoirse Ronan) ve Jerome Flynn (Dr. Gachet)’yi canlandırdığı Loving Vincent’ın asıl başarısı ise, Van Gogh’un portrelerindeki kişilere inanılmaz derecede benzeyen oyunculardan oluşan kastı. Bilhassa Van Gogh ve Dr. Gachet, akıl almaz bir benzerlikle filmin gerçeklik algısına büyük katkı sağlıyor.

Loving Vincent’a dair yazılacak çok şey, sıralanacak sayısız övgü var. Lütfen burada okuduklarınızla kalmayın; gidin bir bilet alın, çünkü beyaz perdede sizi eşsiz bir yapıt bekliyor.

MUHTEŞEM SHOWMAN

Serenad GökelMuhteşem Showman, 1841 yılında dünya çapında sansasyon yaratan, gösteri dünyasına farklılıklar katan, yoksul bir çocukluk geçiren hırslı, zeki ve  yaratıcı P.T. Barnum’un hikayesi. Senaryosu Jenny Bicks ve Bill Condon tarafından fantastik bir uslüpla kaleme alınan müzikal dramda Hugh Jackman’ın şaheser performansına eşlik eden diğer oyuncular Michelle Williams, Zac Efron, Zendaya ve Rebecca Ferguson.

Kamera arkası teknik ekip de en az oyuncular kadar övgüye değer. Görüntü yönetmeni Samus McGarvey’in görkemli kadrajları sayesinde özellikle dans sahneleri seyirciye fevkalade ulaşıyor. Danslardaki mükemmel senkron, koreografi, kostümler derken birden kendinizi bir buçuk saat için Hollywood’da buluyorsunuz. Kostüm tasarımcısı Ellen Mirojnick’in titiz seçimleri, sanat yönetmeni Laura Ballinger’in katkılarıyla bütünleşerek zirveye çıkmış. Michael Gracey’nin yönettiği filmin mesaj yüklü bir senaryosu mevcut.

Aile kavramına sonuna kadar sahip çıkan anlatım, toplumun dışına itilmiş insanlardan kurulan gösteri ekibinin yarattığı denge(sizliği) izleyicinin gözünde yok etmeye çalışan hümanist bir bakış açısı ile birleşmiş. “Özellikleriniz sizin ayrıcalığınızdır. Sizi öbür insanlardan farklı yapan şey, aslında sizin kişiliğinizdir. Utanmayın” diyor, hepsini katılmaya ikna ederken. Barnum’un önderliğinde kendilerine tanınan şansa sımsıkı sarılan bu insanlar, her olumsuzluk önlerini tıkadığı bir ortamda safları sıklaştırmayı başarıyor. Başarıyı getiren olgu, her yaşanan sorunun çözüm odaklı irdelenmesinde gizli.

Filmin sayısız mesajı var: Nereden geldiğin değil, nereye gittiğin önemli; özgüvenin ve cesaretinle başarabileceklerin; insanların dediğine asla kulak asma; yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen hem yolunu hem de dostunu kaybedersin; aniden her şeyini kaybettiğinde şimdi başlıyoruz diyebiliyor musun?; gittiğin yola inandıysan attığın adımlardan korkma gibi daha pek çok.

İki aşk hikâyesini de birbirinden bağımsız ama etkili işleyen öykü de harika. Muhteşem Showman, Oscar ödülüne aday gösterilirse “En İyi Film”, “En İyi Şarkı (It is me), “En İyi Kostüm” dallarında yarışabilir. Ve hatta tören onunla başlayabilir. Vücudu farklı insanların “Bu benim” diye kişiliklerini haykırdıkları sahne uzun yıllar unutulmayacaktır. Filmin bitmesini istemeyeceksiniz. “Sakın kaçırmayın” diyorum..

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu