Serenad Göksel’den beyaz perde seçkisi

Kültür-sanat editörlerimizden Serenad Göksel, sizler için beyaz perdeden seçtiği filmler Ayla ve Yol Ayrımı’nı yorumladı. İşte Göksel’in perspektifinden film eleştirileri…

Serenad GökselYOL AYRIMI

Yavuz Turgul-Şener Şen ikilisinden bir başyapıt daha diyerek başlamalıyım. İncelikle işlenmiş bir senaryo, titiz bir çalışma ile içimize beyaz perdede resmen ”akıyor”. Alkışlarım bu kadar doğal yaşayan bir seti oluşturan sanat yönetmeni Sırma Bradley’den başlayarak, filmin müziklerini besteleyen Angelika Akbar’ın etkileyici tuşelerinden notalarına sığdırdığı duygulara uzanıyor. Böyle ağır bir dram için seçilen besteci, benim açımdan önem taşıyordu.  Görüntü yönetmeni Uğur İçbak’ın perspektifinden seyirciye ulaşan tüm enfes karelerde, neredeyse Hollywood yapımlarını aratmayan bir kalite mevcut.

Oyuncular, filme büyük değer katmışlar. Her biri karakteri derinlemesine içselleştirmekle kalmamış, birbirlerine oyunlarını yücelten paslar verirken oyuncu disiplini bakımından şaheserler. Hepsini teker teker anlatmaya satırlarım yetmez. Teknik ekip de mekan seçiminden tutun, konuyu destekleyen tüm ayrıntılar da en az oyuncular kadar övgüye değerler. Bu hususlara değinmeden filmin konusuna giremezdim.

Mazhar (Şener Şen), hayatını babasından devraldığı tekstil imparatorluğunu büyütmeye adamıştır. Bunun için de agresif ve acımasız yöntemler izlemektedir. Mazhar’ın aniden yaşadığı trafik kazası, onun hayata yeniden ama bambaşka bir perspektifle tutunmasını sağlar. Ailesiyle çetin bir çatışmada bulur kendini. Belki geçmişten bugüne fark etmeden taşıdığı ağır yüklerden kurtulabilecektir. Hayatlarında gerek kaza gerek başka bir vesileyle ölümün kıyısından dönen insanlar, yeniden hayata tutunduklarında gerçekten farklı bakış açılarına sahiptirler. Onların kolu kanadı kırılmıştır bir defa, artık hiçbir şeyden korkmazlar. Yaşamlarının devamında verdikleri tüm kararları katidir ve hiçbir şey eskisi gibi değildir. Başta anlaşılmayı beklerler, sonra boşverirler. Bu noktada Şener Şen, canlandırdığı karakteri fevkalade özümsemiş. Bu da bir UYANIŞ’tır. Filmin her sahnesinde mizah ve hiciv dolu mesajlar bulunmakta; kah güleceksiniz, kah gözünüzden yaşlar süzülecek. Akışı kusursuz, üst düzey ve kaliteli olan yapımı mümkünse ailece izleyin.

AYLA

Kahramanlarının hala hayatta olduğu “Ayla” filmi; dil, din ve ırk ayrımı yapmayan Türk insanının güçlü vicdanını ve ruhunu yansıtan etkileyici bir dram. 1950 yılında Kore Savaşı’nda yaşanan gerçek bir hikayenin beyaz perdeye aktarımı. Süleyman Astsubay (İsmail Hacıoğlu), savaş meydanında küçük bir kız bulur. Beş yaşındaki bu Koreli kız yetimdir ve nereye gideceğini bilmemektedir. Astsubay kızı yanına alır ve Ayla ismini verir. Birliğin neşesi haline gelen Ayla (Kim Seol) ile astsubay kısa sürede baba-kız gibi olurlar. Ancak 15 ay sonunda birliğin Türkiye’ye geri dönme kararı çıkar. Ayla’yı bırakıp dönmek istemeyen Süleyman Astsubay, her yolu denese de Kore kanunlarını aşamaz, dolayısıyla kızı geride bırakmak zorunda kalır ve Ayla yetimhaneye yerleştirilir. Son vedalarında birbirlerine tekrar bir araya gelmeye söz verirler. Yıllar ikiliyi yeniden buluşturacak mıdır?

Can Ulkay’ın yönettiği dramın senaryosu Yiğit Güralp’a ait. Başrollerinde İsmail Hacıoğlu, Taner Birsel ve Ali Atay’ın bulunduğu filmin kadrosunda pek çok ünlü oyuncu yer alıyor. Filmin müziklerini Fahir Atakoğlu bestelemiş. Süleyman Astsubay’ın ileriki yaşına hayat veren Çetin Tekindor ve İsmail Hacıoğlu’nun performansları şaheser. Film akıcı, kostümler ve dönem detayları, çekimler dahil fevkalade. Üst düzey olan yapımda savaşa rağmen insanlığı sevgiyle buluşturabilme ve birleştirici olma olguları propaganda yaparcasına vurgulanmış. Finalin son on saniyesi çok gereksiz. Filmin dokusu ile oynanmamalıydı. Kaliteli bir film olmasından ötürü hem izlemenizi öneririm, hem de Oscar yolunda başarılar dilerim.

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu